Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  PortalPortal  GaleriGaleri  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 


 

 FELSEFESİNDE, VARLIĞIN MAHİYETİ VE BİLGİNİN KAYNAĞI

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
SancaR 03
YÖNETİCİ
YÖNETİCİ
SancaR 03


Erkek
Mesaj Sayısı Mesaj Sayısı : 955
Nerden Nerden : Eskişehir
Kayıt Tarihi Kayıt Tarihi : 31/10/08

FELSEFESİNDE, VARLIĞIN MAHİYETİ VE BİLGİNİN KAYNAĞI Empty
MesajKonu: FELSEFESİNDE, VARLIĞIN MAHİYETİ VE BİLGİNİN KAYNAĞI   FELSEFESİNDE, VARLIĞIN MAHİYETİ VE BİLGİNİN KAYNAĞI EmptyPerş. Mayıs 28, 2009 11:17 am

FELSEFESİNDE, VARLIĞIN MAHİYETİ VE BİLGİNİN KAYNAĞI

Biz, genc okuyucularimiza, Batili dusuncenin esaslarini kisaca anlatacagiz. "Vahyin aydinligindan" kacarak kendi "idrakini" gercegin mihengi sanan, Nietzsche' (Nice) nin "trajik adami", yani bir bakima Batili filozof, saclarini ve sakalini yolarak dusunuyor: Acaba bilginin kaynagi objeler (esya) mi, yoksa "insan zihni" mi? Iste, her rengi ile Bati filozofisinin dimagini eriten, catismalara sebep olan, koskoca "felsefe tarihini" meydana getiren "temel soru" bu olmustur. Evet bilginin kaynagi, "objet" mi, yoksa "sujet" mi? Varligin mahiyeti nedir?
Bilginin kaynagi objelerdir, diyenler de kendi aralarinda anlasamadilar, cesitli ekollere bolunduler. Genellikle "empirisme" (amprizm = tecrubecilik) adini alan bu tur dusunce sahipleri, sahip oldugumuz her turlu bilginin ve bizzat insan suurunun "dis alemden" gelen tesirlerle kuruldugunu ve yogruldugunu savundular. Hobbes, Epikur, Condillac gibi filozoflar "sensualist" (ihsasci) bir ekol gelistirerek "bilgimizin ilk unsurlari duyularimizdir, zihnimizde ne varsa disaridan gelmektedir, dimagimiz, bos bir levha gibidir ve gelen ihsaslari (duyulari) kayd eder." Locke, Hume, Stuart Mill, bu dusunceleri cok az degistirerek, disaridan gelen uyaranlarin "pespeseligi" demek olan (association) kavramini kabul ederek aklin bu mekanikligine uyarak kuruldugunu savundular. Bu arada, Bati'da pozitivizmin dogduguna sahit oluyoruz, Auguste Comte, zihin, olaylari, yine olaylarin verileri ile kavrayabilir, o, "Mutlak"i kavrayamaz; Mutlak, ilmimizin disinda kalir, bu sebepten "varlik problemi" (ontoloji) uzerinde arastirma yapmak imkansizdir, pozitif dusunceye ulastiktan sonra, insanin "metafizige" ihtiyaci kalmaz, cagimizda metafizikcinin yerini "ilim adami" alacaktir, diye dusunur. Izleyicisi Littre de, Auguste Comte gibi, Mutlak'in kavranamazligini dogru bulmakla beraber, "Mutlak Varligi" kabul eder, ancak bilgimizin "mutlak alemin" icinde degil kenarinda kaldigini itiraf eder. Hipolite Tain, suurumuz icin var olan bilginin yalniz "fenomenlerden" gelen duyulardan ve bunlarin birlestirilmesinden ibaret oldugunu, bunun disinda birsey bilemeyecegimizi savunurken, S. Mill ise, insan zihninin ancak tecrube ile bilebilecegini, onun otesine gecemiyecegini belirtiyordu.
Demokrit ve Epikur ile baslayan "materialisme" ( maddecilik), Cabanis, Buhner, Haeckel, ... gibilerle gunumuze kadar ulasti. Cabanis: "Hazim nasil midenin bir fonksiyonu ise, dusunce de dimagin bir fonksiyonundan baskasi degildir" derken, Haeckel de insanin, bir madde ve enerji yiginindan baska birsey olmadigini, sonsuz bir mekan ve zaman icinde, daimi bir degisim icinde bulunan madde, yogunlasip cozulerek her turlu olus ve yogrulusa kaynak olmaktadir, butun ruhi olaylar, maddi olaylarin bir tezahurunden ibarettir. Modern materyalizm halen bu noktadadir.
Bilginin kaynagi, insanin zihni ve suurudur, diyenlere gelince, onlar da kendi aralarinda anlasamadilar, farkli ekollerde toplandilar. Genellikle "rasionalisme" (akilcilik) adini verebilecegimiz bu akimin filozoflari, esya ve olaylari, bilginin temeli degil, belki sebebi saydilar ve bilgiyi tayin eden gucun insan zeka ve suuru oldugunu savundular. Sokrates ve Platon'la baslayan bu gorus, gunumuze kadar cesitli adlar alarak gelmistir. Idealizm, spiritulaizm, hatta rolativizm ve septisizm (suphecilik ) bu gorusun cesitli gorunuslerini ifade ederler.
Eski Yunanistan'in unlu filozofu Sokrates, insan bilgisinin "tecrube oncesi ( a priori ) ve "deductif" (tumdengelime ait) bir karakteri oldugunu savunuyor, insan aklinin "mutlak hakikati" kavrayacak gucte ve buna hazir bir bicimde yaratildigini belirtirken, talebesi Platon, gercek, "idea" (kulli ve zaruri fikirler"dir. Objeler itibari (relatif) dir, "idea"lar ise tam ve mukemmeldirler. Platon'un talebesi Aristoteles ise, bilginin iki turlu oldugunu, hem tecrubeden, hem de akildan kaynaklandigini - kendinden cok sonra gelecek E. Kant'i hatirlatacak bir bicimde - ortaya koyar. Descartes, bilgilerimizin hem objektif, hem de "mutlak" bir deger tasidigini iddia eder, duyular kanaliyla aldigimiz verilerin akli prensiplerle duzenlendigini belirtir. Akli prensiplerin ise Allah vergisi oldugunu savunur.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://osmanlitokadi.turcforumpro.com
 
FELSEFESİNDE, VARLIĞIN MAHİYETİ VE BİLGİNİN KAYNAĞI
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» BATI FELSEFESİNDE, VARLIĞIN MAHİYETİ VE BİLGİNİN KAYNAĞI -2
» şifa kaynagı NAR

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Ülkücü Forum :: TÜRK-İSLAM Ülküsü-
Buraya geçin: