Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  PortalPortal  GaleriGaleri  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 


 

 12 EYLÜL'E DAIR ...

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
SancaR 03
YÖNETİCİ
YÖNETİCİ
SancaR 03


Erkek
Mesaj Sayısı Mesaj Sayısı : 955
Nerden Nerden : Eskişehir
Kayıt Tarihi Kayıt Tarihi : 31/10/08

12 EYLÜL'E DAIR ... Empty
MesajKonu: 12 EYLÜL'E DAIR ...   12 EYLÜL'E DAIR ... EmptyC.tesi Şub. 21, 2009 4:46 pm

12 EYLÜL'E DAIR ...
Değerli dava arkadaşlarım;
Bugün burada acılarımızı,çilelerimizi tazelemek değil,12 Eylül 1980 ihtilalinin Türk milliyetçilerine ve onun varlık sebebi olan Türk milletine yaşattıklarına dair tecrübelerimizi ve bize doğurduğu manzarayı paylaşmak adına sizlerle beraberiz.12 Eylül İhtilaline götüren sebeb ne idi,hangi bağlantılar devrede idi,Ülkücülerin haksız yere yaşadıklarını ve Türkiye'ye olan etkisini burada diğer arkadaşlarımızla beraber aydınlatmaya çalışacağız. Türk milleti 1980 öncesi oldukça karanlık senaryoların işlerliğini kazandığı bir ülke haline gelmiş,sağ-sol adı altında
gruplaşmalar,çatışmalar meydana gelmiş ve yüzlerce insan hergün çeşitli ölüm çeşitleri ile muhatap edilmiştir.
Emperyalist devletlerin Türkiye içinde odaklaştığı merkezler ise terörün adeta beyni olmuş,yabancı ideoloji sahipleri milli hassasiyetleri ortadan kaldırmak adına var güçlerini sonuna kadar göstermişlerdir.Özellikle o dönemin CHP'si içine yerleşen bu tür zihniyet ,o dönem iktidar olmanın verdiği otoriteyi de kullanarak özellikle Türk milliyetçileri üzerinde inanılmaz baskılar ve zulümler yaparak kendi önlerinde engel olarak gördükleri Ülkücüleri ortadan kaldırmaya,yıldırmaya çalışmışlardır. Hergün şehit edilen Ülkücülerin haberleri gazete manşetlerine taşınmakta
,iktidar sahibi CHP ise sadece yaşanan olaylara bakmakla ve desteklemekle yetinmiştir.
CHP'nin bu gevşek ve kayıtsız tutumu karşısında güçlenen yasadışı sol örgütler bir taraftan yabancı ideolojilerin propagandasını yapıyor,bir taraftan da masum insanları katlediyorlardı. CHP'nin o dönem iktidarda ki;genel başkanı Bülent Ecevit'in sol anlayışı Türkiye'de adeta bir suç yolu meydana getirmiştir.Devrim adına işlenen cinayetler,iktidar tarafından telin edilmediği gibi bir nevi itibar görmüştür. "Devrim kansız olmaz","Devrim şehit ister","Devrim namlunun ucundadır" sloganlarıyla motive edilen zavallı gençler,birer cinayet makinesi haline gelmişler yahut getirilmişlerdir.Bazı
şehirler ve bölgeler Türkiye Cumhuriyeti'nden "kurtarılmış bölgeler ilan edilmiş ve yeni "başkent'ler" ihdas edilmiştir.
Komünist ve devrimci çevreler demokrasiyi ortadan kaldırmak için ,onun bu zaafından sonuna kadar faydalanmakta bizzat demokrasiyi vasıta olarak kullanmışlardır.Milletlerarası komünizmin içimizdeki maskeli-maskesiz yandaşları bu yolla Türkiye'yi tam bir rejim buhranına sürüklemiş ve yol ayrımına getirmeyi başarmışlardır. Devletin imkanlarını ellerinde tutanların akla-hayale sığmayacak tutumları yüzünden devlet otorite ve itibarını kaybetmişti.
Yani o günlerde Türk milleti topyekün bir büyük tehlike ile karşı karşıyadır. Türk milletinin
birliğine ,vatanın bölünmez bütünlüğüne saldırıya geçenlerin ,hergün değişik metodlarla geliştirdikleri eylemleri ,halkın yaşadığı iktidar zulmü üst üste konduğunda gerçekten içler acısı bir manzarayı ortaya çıkarmıştı. Türkiye ucu görünmeyen bir karanlığa itilmekte ve bunu sağlamaya çalışan bölücü örgütler ise büyük oranda başarılı olmaktadırlar. 12 Eylül'e giden süreçte MHP'li bakanlar,gazeteciler ,il ve ilçe başkanları,Ülkücü dernek başkanları velhasıl Türk milliyetçiliğini benimsemiş her kesimden insan şehit ediliyordu.Şehit sayısı binlere ulaşmış,her geçen gün ise yenileri ekleniyordu.
Emperyalist güçlerin ,içerdeki uşakları tarafından Türkiye'de yerleşik konuma geçen
terör ,cinayetler,katliamlar,iç savaş tahrihçilerin ortaya koymuş olduğu provokasyonlar ,kitlesel çatışmalar adım adım hedefine ulaşmıştı. Kayıtsızlık tüm yetkililerin yetkisini sarmıştı.Zaten artık alınacak önlemlerin sivil bir rejimde işlemesi mümkün değildi.Yani artık generallerin ve askerlerin postal seslerinin devreye girmesini herkes bekler halini almıştı. Generallerde ekonomik ve siyasi bunalımlarla birlikte terörün de Türkiye sokaklarını kan gölüne çevirmesi ile beraber yavaş-yavaş ihtilal şartlarının olgunlaştığını düşünüyorlardı.
Türkiye'yi işledikleri cinayet ve katliamlarla yaşanmaz hale getiren TİKKO,DEV-YOL,DEV-SOL'un bombalarıyla ,silahlı eylemleri ile
huzursuz,rahatsız eden bu manzaraya herkes bir askeri mücadelenin şart olduğu görüşünde birleşmeye başlamışlardı.Her kesim şiddet ve teröre karşı net çözüm beklentisi içindeydi. Tabii Türkiye'de bu karmaşa ve kaosu bizim dışımızda takip eden devletlerde vardı.Bunların başında da A.B.D gelmekteydi. 1979'un sonlarında Türkiye'de ABD'nin senaryolarının yavaş yavaş uygulanmaya başladığını ilerleyen günlerdeki ip uçlarıyla öğrenmiş olduk. Yani 12 Eylül İhtilalinde A.B.D damgalı kıpırdanışlar olduğunu geciken günlerin atmosferinde öğrenmiş olduk. Türk milletinin içine düştüğü durum artık geniş toplum nazarında askeri darbeyi doğallaştırma sürecine girmişti.
Yalnız birileri
nazarında "zamanın iyi seçilmesi "beklentisi vardı. 12 Eylül sonrası darbeci komutanlardan Orgeneral Bedrettin Demirel gazeteci Cüneyt Arcayürek ile yaptığı söyleşide bunu şöyle dile getiriyordu. "Benim kanaatim ,1978'de ,hele 1979'da açık-seçik söyledim(...)Sayın Evren ,bütün bu olumsuz durumu görüyordu,kabul ediyordu.Fakat bir ordu müdahalesi için "zamanın iyi seçilmesi kanaatinde idi" Yani bu sözlerden anlaşılan artık darbenin yapılacağı kesinleşmiş ,tek sorun zamanlama sorunuydu. Bunun diğer bir mantığı da ihtilalin olgunlaşması için daha fazla kan dökülmesini beklemek değilmi?
Binlerce masum insanın ölümünü ,"zamanın iyi seçilmesi ,ihtilalin olgunlaşması adına sadece
izleyenler 11 Eylül'ü ,12 Eylül'e bağlayan gece ihtilalciler tarafından bugüne kadar oynanan oyun bitirildi.Ancak bu kez karanlıkta oynanan kanlı bir oyun başladı. 11 Eylül Gecesi Washington'un saat 03.00'de öğrendiği darbeyi ,Türk milleti saatler sonra 12 Eylül sabahında öğrendi. ABD'nin Dışişleri Bakanı ,ABD Başkanı Carter'e ihtilalle ilgili bilgiyi aktarırken şu cümleleri kullanıyordu.
"Türk Ordusu'nun komuta heyeti Ankara'da yönetime el koydu.Herhangi bir kuşku ve kaygıya gerek yok.Müdahale etmesi gerenler etti."Aslında bu sözler ,ihtilalin asli unsurlarından çok,farklı merkezlere hizmet ettiğini açık ve net göstermeye yetmektedir. A.B.D kendi çıkarlarını korumak için
,ideolojisine uygun insanlar ve kurumlar oluşturmakta,musallat olduğu milletler içinde de bunları uygun zamanda kullanmaktadırlar.
Bu anlayışa verebileceğimiz en iyi örnek ise 12 Eylül ihtilali ile A.B.D'nin ilişkisidir.
Bağlantısı uzak kıtalarla olan 12 Eylül ihtilalinin yapılmasından sonra adeta MHP'den intikam alınmaya yönelik eylemler, çabalar ve A.B.D'nin Ankara Büyükelçisi'nin "İyi ihtilali yaptınız yoksa ,Türk milliyetçileri iktidara gelecekti"tarzında aferin yüklü sözleri kimin,kimler için ihtilal yaptığını da ışık tutmaktadır.Amaçın üzüm yemek değil,bağcıyı dövmek olduğunun bir belirtisi olarak bizlere yansıdı.
Darbenin yapıldığı
gece, Ankara sıkıyönetim komutanlığının bünyesinde yeralan Nurettin Soyer'in emrinde ,1978 yılında CHP iktidarı tarafından MHP aleyhine kurdurulan POL-DER'li işkenceci özel timler tarafından basıldı ve arandı.Başka hiçbir partinin o gece aranmaması ve bu baskında başta Nurettin Soyer olmak üzere POL-DER'li Zeki Kaman ve Dürüst Oktay gibilerinin bu baskında kanunsuzluğu barındırmaları ihtilalin hedefini ortaya koymaktadır.
Birçok karanlık senaryolarla Türk milliyetçilerine inanılmaz zulüm ve işkenceler yaparak Türkiye'nin en büyük sivil gücü olan Ülkücüleri yolundan döndürmeye çalışan bunlar ve bunların baş patronları yanılgılarını bir süre sonra anlamışlardır.Ülkücüler tüm
yaşadıklarına rağmen ne yolundan döndü,ne de savunduklarından taviz verdi.İdama giderken dahi "yaşasın Türk milliyetçiliği "diyerek haykırarak hakka kavuştular.
Evet bu zulüm tezgahlarına giden yolda başta Başbuğumuz olmak üzere binlerce ülkücü tutuklandı.İşkencenin her yöntemi zindanlarda ülkücüler üzerinde denendi.Binlerce ülkücünün sağlığı bozuldu ,aile yuvaları dağıtıldı. Ve herşeye bedel 9 tane ülkü gülü idam sehpalarında kurutuldu. Binlerce ülkücünün geleceği adeta paramparça edildi. Emperyalist güçlerin Türkiye uzantısındaki temsilcilerinin Türk milletini bölüp-parçalama yolundaki çabalarda engel gördükleri Ülkücülere karşı yapılan saldırılarda meşru savunmasını
yapan Ülkücü Hareket maalesef ,canını ,kanını verdiği devletin yetkilileri tarafından adeta cezalandırıldı.
12 Eylül 1980 ihtilalinin getirdiği sonuç ise adaletsizliğin devlet eliyle işletilmesi olmuştur.12 Eylül ihtilalini yapan insanlar ,uzak kıtalardan aferin almak adına suçluyu-suçsuzu aynı kefeye koyup cezalandırma yoluna gitmişlerdir. Kurdukları 12 Eylül Mahkemelerinde yalana,iftiraya dayalı suçlamalarda bulunarak binlerce ülkücüyü haksız yere mahkum etmişlerdir.Zindanlarda ülkücülere edilen zulüm ve işkence ise anlatılmayacak boyutlarda işleme konulmuş ve bu tarzdan adeta zevk alınır halini almıştır.Başbuğumuz Alparslan Türkeş'in 12 Eylül mahkemelerinde haykırdığı
gerçekler ve zerre kadar vermediği taviz suratlarında tokat gibi patlamıştır.
"Huzur-i ilahiye yüz akıyla çıkmaktan başka bir endişeye gönlümde yer yoktur. Hiçbir beşeri kudret önünde eğilmem. Kimsenin merhamet ve insafına şahsen ihtiyacım yoktur. Sözüm, tenkidim, talebim yalnız mülkün temeli olan adalet namınadır, yanlız milletim ve devletim içindir..."Evet Başbuğun 12 Eylül Savunmaları içinde yer alan bu söz bütün yapılan mücadelenin onurunu,gururunu ortaya koymuştur. Ülkücüler adeta "öz yurdunda garip,öz yurdunda parya konumuna"12 Eylül ihtilalinin mimarları tarafından düşürülmüştür.
Türk milletinin değerlerinin topyekün korunması için Ülkücülerin
vermiş olduğu mücadelenin sonucu,bedeli maalesef Ülkücülere ağır bir şekilde fatura edilmiştir.Tarihe kara leke olarak düşen 12 Eylül İhtilali göstermiştir ki;Türk milliyetçileri,Ülkücü Hareket hiçbir engelleme,hiçbir çile karşısında boyun bükecek bir yapı taşımamaktadır. Şer odakların hedef aldığı Türk milliyetçileri önüne çıkartılan her türlü engele rağmen büyümesini bilmiş ve dün olduğu gibi bugünde milli hassasiyetler adına refleksini muhafaza etmektedir.Ülkücülere "vatan sevginin"bedelini ağır ödettiren 12 Eylül artık gerilerde kaldı.Yaşadıklarımızı,yaşatılanları ve herşeyden önce binlerce ülkü gülü şehidimizi unutmadan geleceğe doğru hızlı ve güçlü adımlarla ilerlemeliyiz.

Ülkücü Hareket varoldukça karşıtları da o oranda varolacaktır.
Savunduklarımızdan,yaşadıklarımızdan zerre kadar taviz vermeden ülkülerimizi hedefe ulaştırmalıyız.Bu hareket mazisinde barındırdıkları ile hiçbir şeyle ölçülmeyecek kadar büyük bir güçtür.Bu gücün farkında olanlar,dün sergiledikleri sinsi oyunları ,bundan sonra da aynı zihniyet ve değişik metodlarla uygulamaya başlayacaklardır.Bu yüzden her ülkücü sorumluluk sahibidir.Türkiye'de,çevresinde gelişen her hadiseye karşı donanımlı olma mecburiyeti vardır.
Bu ülkenin insanı artık gerçek sahiplerini başında görmek istemektedir.O halde Türk milletinin duygu ve düşüncesini kendisine rehber edinmiş Türk
milliyetçileri bu hedefe kilitlenmelidir. Türk milletinin yegane milli sigortası olan Ülkücü Hareket yaşadıklarını,yaşatılanları unutmadan Türk Dünyasını kucaklayacak iktidara doğru yürüyüşe geçmiştir.Bütün Ülkücüler fert fert bu inanca kendisini motive etsin.İnanan insanlar her zaman galip gelmiştir.
12 Eylül İhtilalinin kanlı yüzünü burada birkez daha kınıyor.Şehitlerimizi rahmet ve minnet ile anıyorum .Allah'a emanet olunuz. Atilla KAYA
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://osmanlitokadi.turcforumpro.com
 
12 EYLÜL'E DAIR ...
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Ülkücü Forum :: 12 Eylül-
Buraya geçin: