Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  PortalPortal  GaleriGaleri  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 


 

 ZOR SORULAR (ALINTI YAZI)

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
TURANCI_DELİTAY
Onursal Üye
Onursal Üye
TURANCI_DELİTAY


Kadın
Mesaj Sayısı Mesaj Sayısı : 247
Nerden Nerden : ANKARA
Kayıt Tarihi Kayıt Tarihi : 13/02/09

ZOR SORULAR (ALINTI YAZI) Empty
MesajKonu: ZOR SORULAR (ALINTI YAZI)   ZOR SORULAR (ALINTI YAZI) EmptyPtsi Mart 02, 2009 2:32 pm

İnsanoğlu yaşamının anlamını ve gayesini doğru şekilde anlayabilirse mutlu ve güvenli olur. Bu da ancak kendisine sorduğu sorularla açığa çıkar...
Yadırgayacaksınız belki ama “içinize dönüp” bakarsanız ne kadar doğru olduğunu siz de kabul edeceksiniz. Kişi kendine soru sorar mı? Niye sorar? Ne sorar? Cevapsız kalan sorular da olur mu? Kendisini sınava tabi tutar gibi rol yapmanın gereği var mı?
Evet... Kişi kendisini sınava tabi tutar, soru sorar... Hem de ne sorulardır onlar... ? Normal yaşamda kimselerin aklına gelmeyen, kendisinden başkasının cesaret edipte soramayacağı kadar zor, çetrefil ama “iç dünyasıyla barışması” anlamında tebessümle karşılanacak sorulardır onlar... Saftır, temizdir, duyulmaması için dudakların sadece ısırıldığı, dışarıya renk verilmemek için uzaklara bakar gibi davranıldığı ve gülümseme ihtiyacının dahi “içe doğru” giderildiği sorulardır...
Kimileri adına “kendisiyle yüzleşmek” dese de, “tarihiyle yüzleşmek” gibi tuzak sorular değildir söz konusu olanlar... ? Yani maksat “demagoji” yapmak, olmayan gerçeklerle yüzleşmek anlamında değildir... ? Nedir öyleyse diyorsunuz... ? Anlatayım, doğruluğu konusundaki kararı da siz verin.
İlk soruyu sormaya ne zaman başladığımızı pek çoğumuz net şekilde hatırlamaz bile... İnsanoğlunun fiziki ve ruhi gelişimi bir diğerinden farklı olduğu için zamanlama ve soruş biçimi de farklıdır doğal olarak. Kesin olan şudur ki, sorunun muhteviyatı değişmez... Kendimize sorduğumuz ilk soru; “- Ben nereden geldim, nasıl ortaya çıktım” sorusudur. Sorulan kişi de genel olarak anne ya da babadır... Genelde erkek çocuklar annelere, kız çocuklar da babalara sorarlar... İşin garibi soruyu bir müddet içimizde tutar, kendimiz cevabını bulamadığımızda en yakınımıza, en sevdiğimize sorarız. “Ben nerden geldim” sorusuna verilen cevaplar da eğitim düzeyiyle ve bilinçle ilgili olduğu için gerçeği yansıtmayabilir, çocuğu oyalamak, “nasıl olsa bir gün kendisi öğrenir” kolaycılığına kaçabilir... ?
Bu soruya verilen cevap “seni leylek getirdi, çaydan tuttum” şeklinde ise çocuk anne ve babayla ilgili ilk sorunları yaşamaya, ilk kuşkuları duymaya başlar... Artık normal hayatın dışındaki sorular bundan böyle “içe dönük” olacaktır. Yok, eğer anne ya da baba veya ikisi birden gerçeği anlatırlar ise çocukla aralarındaki ilişki “güven ve bağlılık” temeline oturur, çocuğun kendisine yönelik soruları başka alanlara yönelir.
“Ben nereden geldim” sorusu büyüdükçe başka anlamlar kazanmaya başlar. İlköğretim aşamasında en fazla okul, oyun alanları ve akrabalar ilgi alanı içindedir. Çocuk okulunu tanıdıkça “ne zaman, kimler tarafından yapıldığını, şimdiye kadar kendisi gibi kimlerin sırasında oturduğunu” sorar kendisine. Merak eder, incelemeye başlar. Başvuracağı en iyi kaynak normalde öğretmenidir. Ama çekinirse anne ve babaya da sorabilir. Alacağı doğru ve doyurucu cevaplar onu okuluna bağladığı gibi soğumasına da neden olabilir? Oyun alanları ise onun dünyası gibidir. Elinde uçurtmasıyla çıktığı tepenin kuytu bir köşesinde, aklına buralarda daha önceleri kimlerin oynadığı soruları takılır... Mesela babası da oynamış mıydı acaba? Onun uçurtması daha mı yükseklere tırmanırdı? İpi daha mı çoktu? Uçurtma yaparken ona kimler yardım etmişti? Kendisine “yeter, fazla oyun oynuyorsun, derslerine bak biraz da” diyen babasına aynı şeyler söylenmiş miydi?
Hele akrabalar... ? Çocuk büyüdükçe amcası, dayısı, halası, teyzesi, onların kızı ya da oğlu ilgisini çeker. Dedesine, ninesine sarılmak, onların ilgi ve şefkatine yaslanmak ister. Arada bir döner “akraba ne demek, benim daha fazla akrabam olsa daha da güçlü olur muydum, babam yeteri kadar kuvvetli mi, o bizi herkesten, her kötülükten koruyabilir mi?” sorularına cevap arar...
Sorular ve cevapları büyüdükçe peşini bırakmayacaktır... Lise, üniversite sıralarına oturduğunda artık ülkesinin, milletinin, Ataları’nın, geçmişinin üzerinde yoğunlaşır... Tarihe merak sarar. “Ben” yerini “BİZ’E” bırakır... Biz “nerelerden geldik, nereye doğru gidiyoruz, geçmişimiz ne kadar güçlüydü, hangi başarıları kazandılar, hangi hataları yaptılar, kahramanlarımız kimlerdi, niye kahraman oldular, sembollerimiz nelerdi, nelerden ilham alınarak bizlere kadar ulaşmış, biz şimdi neye, kime benzeyeceğiz” soruları sürekli zihninin derinliklerinde dolaşır durur...
Bu sorulara çelişkiye düşmeden verilecek cevapların sorumluluğu öncelikle anne ve babanın, daha sonra öğretmenin, eğitim sürecinin ve nihayetinde çevrenin, “ÜLKEYİ YÖNETENLERİN” omuzlarındadır...
Geleceğine “DOĞRU MODELLER SUNAMAYANLAR”, “TAKLİTÇİ, ÖZGÜVENİ OLMAYAN, SORUMSUZ KİŞİLERİN YETİŞMESİNE” ve bunun yaratacağı sorunların içinde bocalamaya, kaybolmaya mahkûm olurlar...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
ZOR SORULAR (ALINTI YAZI)
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Osmanlı Tokadı :: Gençlik Kolları-
Buraya geçin: