d) Siyasî Faaliyet
Büyük Türk imparatorluklarında diplomatik temasları yürüten dışişleri idaresi en önemli makamlardan biri idi. Asya Hunlarının merkezinde çeşitli dillerde konuşan ve yazan kalabalık bir heyet çalışırdı. Batı Hun imparatorluğunun başkentinde katipler, tercümanlar, kuryeler faaliyet halinde idiler. Tabgaçlarda Bitäçinler, Gök-Türkler'de, Türgiş ve Uygurlarda Bitäkçiler ve tamgaçılar, Oğuzlarda tuğracılar, devlet meclislerice dış politika ile ilgili olarak alınan kararları yürütmekle görevli idiler. Yazılan yazılara Tan-hu'nun veya hakanın resmi mühürü basılırdı. Casusluk yapmadıkları sürece elçilere dokunulmazdı. Şüpheli hareketleri görülen yabancı temsilciler hapse atılır veya ülkenin uzak bir yerinde, belirli bir zaman için, ikamete memur edilirdi. Çinlilerin, Hun ve Gök-Türk imparatorlukları içinde (meselâ Kapagan Kagan'ın öldürülmesinde) ve Bizans'ın Batı Hun İmparatorluğunda kesif casusluk faaliyeti görülmüştür. Bunlarla çok uğraşılmış, mesela imparator Rua, Hun topraklarında tacir, seyyah, oyuncu kisvesi altında, halkı isyana kışkırtan Bizanslıların memlekete girmesini yasaklamış ve bunu, Bizans'la yaptığı andlaşmada özel bir madde olarak belirtmişti. Çinliler Türk devletini çökertmek için bilhassa Türk hükümdar ailesi üyelerinin ve idarecilerin aralarını açarak birbirlerine düşürmeye büyük önem vermişlerdir. I. Gök-Türk devletinin Çin tahakkümü altına düşmesinde bu gayretin acı sonuçları kitabelere kadar aksetmiştir. Yazılı antlaşmalara riayet etmeyen Bizans'ın (441, 447 Balkan seferleri bu yüzden yapılmıştı) iki yüzlülüğü Türk-şad tarafından elçilerinin yüzlerine vurulmuştu. Sâsânîler de hile ile Türk elçilerini öldürtüyorlardı. Türkler antlaşmalarında, genellikle söz vermekle yetinirlerdi. Fakat bazan bunu, Türk halkı arasında yaygın olup, karşılıklı dayanışmayı, kan kardeşliği haline getiren "and içme" töreni ile takviye ettikleri de olurdu.
Türk siyasetinin dış cephesi şüphesiz devletin bekasını sağlamaya ve bu bakımdan öncelikle ticari münasebetleri tanzime yöneltilmişti. Fakat siyasetin dikkate değer bir de iç cephesi vardı. Bu, Türk devleti başkanının görevleri arasında gördüğümüz "dağınık Türkleri" toplamak esasına dayanıyordu. Türk tarihinde ilk defa Tan-hu Mo-tun zamanında (M.Ö. 209-174) bu gayeye ulaşıldığı anlaşılıyor. Çünkü o, henüz yakın-doğu ve Avrupa yönünde göç etmemiş olan Türkleri, Hun imparatorluğunun Asya'da sağladığı idare birliği içinde toplamış görünmektedir. Daha sonraları dünyanın birçok yerlerinde tarihi roller oynayan çeşitli Türk kütlelerinin başlangıçta bu Hun devletinde yer aldıkları, görüldüğü gibi, Çin, Bizans, Latin, Hind ve İslâm kaynakları ile de tesbit edilebilmektedir. "Dağınık Türkleri" toplamak işi, 2. defa olarak Gök-Türk devletinde müşahade ediliyor. Büyük Kagan kapagan (692-716)'ın ana siyaset çizgisinden biri bu idi. Türk birliğini gerçekleştirmek gayretleri ile o, "adeta çağdaş denebilecek bir siyasî kavrayışa sahip bulunuyordu". Bilindiği üzere Gök-Türk hakimiyetinin çökmesi üzerine Türkler bir kere daha etrafa yayılmışlardır.