Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  PortalPortal  GaleriGaleri  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 


 

 Ahmet Kerse 31.1.1983 ...

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
SancaR 03
YÖNETİCİ
YÖNETİCİ
SancaR 03


Erkek
Mesaj Sayısı Mesaj Sayısı : 955
Nerden Nerden : Eskişehir
Kayıt Tarihi Kayıt Tarihi : 31/10/08

Ahmet Kerse 31.1.1983 ... Empty
MesajKonu: Ahmet Kerse 31.1.1983 ...   Ahmet Kerse 31.1.1983 ... EmptySalı Şub. 03, 2009 8:31 am

Ahmet Kerse 31.1.1983 ...



Gaziantep'in Oğuzeli ilçesine bağlı Hacar (Yeşildere) köyündendi. Gaziantep Eğitim Enstitüsü'nde okuyordu. 1980 yılı Şubat ayında, polisler tarafından Kilis'te yakalanarak gözaltına alınıp bir ay süreyle işkence yapıldı.

Çıkarıldığı 12 Eylül mahkemelerinde, bütün şahitlerin, aleyhine ifade vermedikleri için tutuklandıkları bir yargılamadan sonra, 8 Temmuz 1981 tarihinde idam cezasına mahkum edildi. 25 yaşındayken, tutuklu bulunduğu Gaziantep Cezaevi'nin infaz bahçesinde 31.01.1983 tarihinde sabaha karşı asılarak şehit edildi.



Şehit Ahmet Kerse'nin Ülküdaşlarına mektubu…

"Hakime küfrettim. Hakim put! Vicdanı adaletin görkemli sarayından, sarayın mücerret bekçisinden, görünmez koruyucularından azade.. Kişiliği silik.. Benim böylesi muğlak bir kişilikten ne alıp veremediğim var? ....






Baktı önündeki yazılı müeyyidelere, kırdı kalemi. Küçük dilinin dönmesi ile çıkardığı kahkahayı duydum. Onun haline güdüm. Güya sinsi gülüyor

O kim, bilmem ne maddesi kim? Her şeyin vasıta olduğu bu dünyada, oluşlara basamaklık edenlere kızmaya hiç gerek yok. Doğru olan, gücün ve tedbirin kar etmediği yerde durup tevekkül etmek, her daim ona sığınmaktır. Karanlığı aydınlık bilmek, mutlu olmasını öğrenmektir.

Her zaman ve mekanda Yüce Allah'a dayanmak biricik yol. Tabii yol bilene! Allah'a iyi bir kul olmalıyım. Bütün uğraşım, çabam bu yönde olmalı. Şayet nasipse şahadet şerbeti içmek, beni bu mertebeye getiren mazimle Övünmeliyim. Şehid olmak her er kişiye nasip değil! Bil kıymetini!

Bu büyük mertebeye ulaşmak için, Allah'ın sevgilisinden, Bedir harbine katılmak için izin isteyen sahabenin çırpınışları unutulur mu? Cennet müjdelenmiş. "Ağaçları altında ırmaklar akan" güzide köşeler...

Hakikat bu!

Geçici zevklerin süslediği ve hayal olarak hafızalarda silikleşen, anlık dürtülerin ürünü, anlık süprüntülerin ne ehemmiyeti, ne kıymeti vardır?

Mutlak mutluluğa gark olmak varken, izafi saadetin çeşnisine kapılıp, kanmak, kandırılmak ne ayıp bir şey! Çok kötü bir hali

Hayır! kanmadım, kanmayacağım! O gün yeniden dirilişimdir, pak ve saf halimle. O an ölmek değil, yaşamaktır. "Allah yolunda ölenleri ölü bilmeyiniz... Onlar diridirler! "... Onlara cennet müjdelenmiştir."

Virajı dönmek ve has bahçesinin güllerini derlemek... Derleyeceğim renk renk gülleri sonra da koklayacağım doyasıya.. Ben ilk değilim. Uzayan zincirin bir halkası olacağım. Ardım sıra bu zincirin bir halkası olabilmek için didinenler, çalışanlar çok. Heyecanlı bekleşen kalabalık var.

Allah'ın eli Bu davanın üzerinde! Tökezlemek, sürünmek, yakalanmak yok. Sinemiz demir, yüreğimiz çelik, kötülükleri boğmak, iyilikleri yaşatmak İçin hep mücadele, hep mücadele... Bir an olsun bile gaflet uykusunda kalmak yok.

Gafleti sevmek, şeytanın çelmelerine kanmak ölümdür. Gerçek Ölüm! Doğruyu insanlara duyurmak için savaşmak lazımdır... Anam köyde. Son günler sık sık rüyama girer oldu. Ağlamaz anam hep güler. Bir şehid anası olacak, keyfi bu yüzden.

Heyecanı, gönlündeki haz ılıklığı bu sebepten... Titrer anam, elleri ile bazı kereler yüzünü örter. Ben idam sehpasına yürürken anam karalar bağlamaz. Bilir, inanır ki, oğul ölmedi, yaşıyor. Bu dünya hancıların konakladığı bir misafirhane.



Buradan göç eden bir başka alemde, ebedi yurt evinde yaşar. Anam yeşil yemenisini hiç başından eksik etmez. Allah örtünün dediği için Örtünür. Anam ülkü sahibi yiğitleri över. Babam da öyle.Babam süslü hayat yaşamak uğruna zillet, illete boyun eğen bel kıvıran, yılanlaşan insanları sevmez.

Kötülerin baş düşmanıdır. insan Allah'a inanmadıkça, yüce ülküleri yakalamak için cehd ve gayret sarfetmedikce o adama insan denmez. Hele halife hiç denmez. Her adam insan değil, her insan da halife değil! Bu biline!

Sabırsızım, içimde sevinç coşkusu, kulaklarımda Kur'an kıratı... Ben uçmak istiyorum, uzaklara, pak mekanlara, gül ekenlere, çiçek dikenlere uçmak.. Bükülmeyeceğim, kırılmayacağım. Bu emanet olan "ben"i yüce yaradanıma helali ile teslim edeceğim.

Ölsem bile ölmeyeceğim. Varın siz anlayın!

Ben insanlara dayanmadım ki, yıkılayım, insancıklardan medet ummadım ki, zarara ziyana gireyim. Ezel ve ebed olan Yüce Mevla'ya gönül verdik. Onun içindir ki, bu dava sönmez, bitmez, çapulcuların çökmesinden, kaçmasından etkilenmez...



İlay-ı kelimetullah! diyen diller lal olmaz.
Allah diye inleyen güller solmaz.
Tekbir getiren, teşbih eden güller solmaz.
Susmayacak Hakk'ın dili!"

Ahmet KERSE (Gaziantep Cezaevi)


BEN KENDİMİ HESABA ÇEKTİM GERİSİ MÜHİM DEĞİL…

Yıl 1980, mekan Adana Cezaevi…Adanalı Ülküdaşlarımızın düzenlediği bir firar teşebbüsünün olduğu bir ortam. Şu an Malatya Cezaevi'nde çile çekmekte olan Muhsin Kehya ve Mustafa Gülnar Ülküdaşlarımız görüş yerindeki tel ızgaraları kesmişler. Karşı tarafa, yani ziyaretçilerin durduğu tarafa geçebilirlerse zindanlardan kurtulup dışarıdaki mücadelede tekrar yerlerini alacaklar.

Bu hazırlıklar olurken , tam o sırada ziyaretçi kabinlerini kontrol eden gardiyanlar durumu farkederler ama bu defa da diğer Adanalı Ülküdaşlarımız bu gardiyanları enterne ettiler. Orada, daha o gün Gaziantep Cezaevi'nden Adana Cezaevi'ne nakledilmiş olan Ahmet Kerse de diğer 11 arkadaşımız gibi tel örgüleri ve demirleri kesilen kabinlerden geçerek ziyaretçilerin arasına karıştı.

Karşıda bekleyen Teleşkof lakaplı Necip ise çıkanlara rehberlik yapıyordu.En dışarıda ise araba ile gelen arkadaşlar hasretle çıkacakları bekliyordu. Ama Adana Cezaevi'nin iç cezaevi ile dış avlunun arası bayağı uzundu. Dolayısıyla ziyaretçilerin arasına karışan arkadaşların içinde rahmetlik Ahmet Kerse de vardı.

Acıdır ki, bu firar girişiminde dış bahçeden de çıkıp sokaktaki arabaya ulaşan yalnızca Muhsin Kehya ile Mustafa Gülnar oldu. Diğerleri ise firar olayı anlaşıldığından dolayı -ki, bu bizim iyi niyetimizden kaynaklanan bir hatamızdı. Çünkü, enterne edilen gardiyanları bırakmıştık...- teker teker dış bahçede askerler tarafından toplanmışlardı. Adana Cezaevi'nde Maraş Olayları sanığı 42 ülküdaşımız vardı.

Bunlar hergün duruşmaya giderlerdi. İşte, bu arkadaşlar tam o saatlerde duruşmadan dönüşmüşler ve daha Kapıaltında iken de firar olayını anlayıp arkadaşlarımızın askerler tarafından toplandığını görünce de hemen orada eylem başlatıp içeri girmemiş. Hem dikkatleri bu tarafa çekmeye hem de firara teşebbüs eden arkadaşlarımız zarar görmesinler diye ??? arkadaşlarımızı vermezseniz koğuşlara girmeyiz" demişlerdi.

İçeride de eylam başlamıştı. İşte hem içerideki Ülkücülerin mahkumların diretmesi hem de Maraş Olayı sanıklarının direnmesi neticesi dışarı kadar çıkıp da kaçamayan, askerler tarafından teker teker yakalanan Ülküdaşlarımız işlem yapılmaksızın tekrar içeriye verildiler. Hemen sayım yapıldı ama üç kişi yoktu…Yani biz direnirken üç kişi firar etmişti. Sevinçliydik, Muhsin yoktu, Mustafa yoktu ve rahmetlik Ahmet Kerse yoktu... Ama, aradan bir saat geçti… Bir saat sonra bizim Ahmet içeri geldi…!

Aslında dış bahçede askerler, gardiyanların teşhis ettiği firarileri toplamışlar dolayısıyla Ahmet Kerse Adana'ya yeni geldiği için gardiyanlar onu tanımamışlar. Ama onu da -Askeri Cezaevi'nden geldiği için saçı kısa olduğundan dolayı- şüpheliler arasına koymuşlar. Bu arada, kaçma şansının iyice azaldığını gören Ahmet Kerse, Maraş ETKO davası sanıklarından olup beraber yattığımız ülküdaşlarımızdan Ahmet Bağcı'nın annesi ve bacısının yanına takılıp askerlere de "ben Ahmet Bağcı'nın ziyaretçiyim" demiş.

Ahmet Bağcı'nın ailesi de ona "bu bizim kardeşimiz" diye sahip çıkmışlar. Ama tekrar kimlik yoklaması yapılınca her ne kadar Ahmet Bağcı'nın bacısı ve annesi valla kimliği memlekette unuttuk bu bizim askerdeki kardeşimiz diye direnmişlerse de askerler sonunda Ahmet Kerse'yi de içeri bölüme almışlar…

Bu arada onu tanımadıkları halde epey bir bekleyen, Muhsin ve Mustafa da mecburen oradan yol almışlar. Eğer o gün oradaki bu girişim takdir i ilahi tarafından firar olarak tecelli etseydi yani Ahmet Kerse kaçabilseydi… bugün belki yaşıyacaktı… ama gam değil… o yüreklerimizde yaşıyor!

Onun ifadesiyle diyeyim "…ben kendimi hesaba çektim, gerisi mühim değil, yaşasın Türk Milleti…!" Allah mekanını cennet etsin, diyenlere selam ola… Onlar bizi izliyorlar, yüreğim böyle diyor.. ONLAR YANIMIZDALAR… Onların yeri belli…kevser'in tam başındalar… Allah bize de nasip eyler, inşallah.

Hasan Adil

http://www.yalniz-kurt.com/modules.php?name=News&file=article&sid=634
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://osmanlitokadi.turcforumpro.com
 
Ahmet Kerse 31.1.1983 ...
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» AHMET KERSE
» Ahmet rıfai hz
» S.AHMET ARVASİ
» Ahmet ABALI
» ALATURKA -ahmet şafak

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Ülkücü Forum :: Ülkücü Şehitlerimiz-
Buraya geçin: