Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  PortalPortal  GaleriGaleri  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 


 

 Davanın Gelişimi

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
SancaR 03
YÖNETİCİ
YÖNETİCİ
SancaR 03


Erkek
Mesaj Sayısı Mesaj Sayısı : 955
Nerden Nerden : Eskişehir
Kayıt Tarihi Kayıt Tarihi : 31/10/08

Davanın Gelişimi Empty
MesajKonu: Davanın Gelişimi   Davanın Gelişimi EmptyPerş. Mayıs 28, 2009 11:26 am


Davanın Gelişimi

3 Mayıs tarihli gösterilerin ve 19 Mayıs Nutku'nun ardından toplanan milliyetçilerin davası, İstanbul 1 numaralı Örfi İdare mahkemesinde görüşülmeye başlanmıştır. Davada toplam 23 sanık yargılanmıştır.
İstanbul Tophane Askeri Hapishane'sinde bulunan asker sanıklar;
Dr. Yüzbaşı Hasan Ferit Cansever
Dr. Üsteğmen Fethi Tevetoğlu
Piyade Üsteğmen Alparslan Türkeş
Piyade Teğmen Nurullah Barıman
Topçu Asteğmen Zeki Özgür(Sofuoğlu)
Ulaştırma Asteğmen Fazıl Hisarcıklı
Aynı cezaevinde bulunan sivil sanıklar ;
Nihâl Atsız Edebiyat Öğretmeni
Hüseyin Namık Orkun Tarih Öğretmeni
Nejdet Sancar Edebiyat Öğretmeni
Saim Bayrak Temyiz Mahkemesi Evrak Memuru
İsmet Rasin Tümtürk İstanbul Belediyesi Murakıbı
Cihat Savaşfer Y.Mühendis Mektebi Öğrencisi
Muzaffer Eriş " " "
Fehiman Altan " " "
Yusuf Kadıgil Lise Öğrencisi
Cebbar Şenel Adana Adliyesi'nde Hâkim Adayı
Sansaryan Han'da bulunan Emniyet Müdürlüğü hücrelerinde bulunan sivil sanıklar ;
Zeki Velidi Togan Türk Tarihi Profesörü
Orhan Şaik Gökyay Ankara Konservatuarı Direktörü
Hikmet Tanyu İçişleri Bakanlığında Memur
Reha Oğuz Türkkan İ.Ü. Doktora Öğrencisi
Hamza Sadi Özbek Aydın Maliye Tahsilat Şefi
Cemal Oğuz Öcal Gazi Eğitim Enstitüsü Öğrencisi
Said Bilgiç Ankara Adliyesi'nde Hâkim Adayı
Aynı davadan sanık olarak Mehmet Külâhlıoğlu ve Osman Yüksel Serdengeçti de bir süre tutuklu kalmışlardır .
1944 Olayı sanıklarından Alparslan Türkeş, İsmet Paşa'nın 19 Mayıs Nutku'ndan birkaç gün sonra görev yeri olan Erdek'te gözaltına alınmıştı. Gözaltına alma sırasında bölük odası ve evi aranmış, daha sonra İstanbul Merkez Komutanlığına götürülerek 13 Haziran 1944 günü Askerî Tutuk ve Cezaevi'nin hücresine kapatılmıştır. Burada beş ay tutuklu kalan Türkeş, rahatsızlığı sebebiyle Haydarpaşa Askerî Hastanesi'ne nakledildi ve bir ay süreyle tedavi gördü. Daha sonra sıkıyönetim komutanlığının baskısıyla hastaneden alınarak tekrar Tophane'daki hücresine konuldu. Hücreye döndükten birkaç gün sonra Emniyet Müdürlüğü olarak kullanılan Sansaryan Han'a götürülerek sorugulanmaya başlandı.
Yakın tarihimize "Tabutluklar" adı ile geçen, tavanlarında beş yüzer mumluk ampullerin yandığı işkence odalarına kapatıldı. Dönemin Emniyet Müdürü Ahmet Demir ve Savcı Kazım Alöç tarafından Nihal Atsız'a yazmış olduğu mektuplar yüzünden sorguya çekildi. Hükûmeti devirmek amacıyla ihtilâl hazırlığı yapmakla suçlandı.Suçlamaları kabul etmeyen Türkeş'in sorgulama sırasındaki ifadeleri ibret vericidir. Türkeş anılarında konuyu şöyle izah etmektedir; "Biz, milliyetçiyiz. Biz bütün Türklerin,dünyada yaşayan Türklerin mutlu olmasını istiyoruz, esaretten kurtulmasını istiyoruz. Yani bu fikir, eğer Turancılıksa; bu fikri taşıyoruz. Biz komünizme karşıyız. Komünizm ideolojisi, beğenmediğimiz bir siyasî ve iktisadî görüştür. Biz milliyetçi yazılar yazmayı, memlekete hizmet kabul ettik. Onun için, Orkun dergisine yazı gönderdim. Nihâl Atsız Bey'le zaman zaman memleket meseleleri üzerine mektuplaştık." Alpaslan Türkeş, anılarında kendisine yapılan işkenceler hususunda ise şunları söylemektedir; "Acımasızca parmaklarımdan birini yakalayıp, tırnağımı çektiler. Aslında, ben o görevlilere acıyordum. Yönetim, bizi faşistlikle suçluyor ama, tüm faşizan yöntemleri kendileri kullanıyordu. İçimden bu da geçer yahu, diyordum. Memurların gözü bir şey görmüyordu" .
Turancılık davası, 7 Eylül 1944 günü başladı. Duruşma açıldığında, sıkıyönetim komutanlığının son tahkikat kararı, Savcı Kâzım Alöç tarafından okundu. Kararın başlangıcında yer alan "vatana ihanetleri sabit olanlar..." ibaresi sanıkları daha yargılamadan suçlu ilân ediyordu. Esasında bu üslûp, İsmet Paşa'nın 19 Mayıs Nutku'nun bir taklidinden başka bir şey değildi. Muhakeme sırasında Türkçüler kendilerine yapılan işkencelerden bahsetmişler, rasizm'i (ırkçılık) raşitizm (çocuk hastalığı) olarak telâffuz eden savcı sanıkların ifadelerini mahkeme zabıtlarına geçirtmemiş, itirazları yapanlar ya azarlanmış ya da dışarı atılmıştır. Türk ülkesinde, Türk mahkemelerinde, suçları Türkçülük olanları cezalandırabilmek için çok değişik oyunlar oynanmıştır.İşkence iddialarıyla ilgili olarak Savcı Kazım Alöç'ün şu ifadeleri işkencelerin yapıldığını doğrular mahiyettedir : "Biz bunları huzurunuza vatan hainleri, caniler ve katiller olarak getirdik. Bunları Pera Palas Oteli'nde yatıracak değildik. Onlar müstahak oldukları muameleyi görmüşlerdir. Elbette onlara her nevi zulüm yapılmış ve yapılacaktır".
Muhakeme sırasında Alparslan Türkeş ile Mahkeme başkanı arasında cereyan "Türk Birliği" konusundaki tartışma sırasında Türkeş'in geleceğe matuf şu ifade ve tespitleri oldukça dikkat çekicidir; " ..meselâ, 1917'de olduğu gibi 1965'te veya 1990'da da Rusya'da bir ihtilal zuhur edebilir. O zamana kadar Türkiye harb endüstrisi bakımından da, ilim ve irfan bakımından da ilerlemiş bulunur ve Türkiye'nin de yardımı ile bu birliğe doğru yürünebilir..."
1 Nolu Sıkıyönetim Mahkemesinde, 7 Eylül 1944 ile 29 Mart 1945 tarihleri arasında 65 oturum devam eden yargılama sonunda milliyetçiler muhtelif hapis ve sürgün cezalarına mahkûm olmuşlardır . Davada on üç sanık beraat etti. On sanık ise on yıla kadar çeşitli hapis cezaları aldılar. 148. maddeye muhalefet ile yargılanan Alparslan Türkeş ise 9 ay 10 gün hapse mahkûm olmuştur. Verilen bu karar temyiz edilmiş ve askerî temyiz mahkemesi bu mahkumiyet kararlarını esastan ve usulden bozarak 23 milliyetçinin telgraf ile 26 Ekim 1945 tarihinde tahliye edilmelerini sağlamıştır . Bilâhare davaya 2 nolu Sıkıyönetim Mahkemesi'nde devam edilmiş ve neticede milliyetçilerin hepsi 31 Mart 1947 tarihinde beraat etmişlerdir.Okunması dört saat süren beraat kararında kanunî, fiilî ve vicdanî unsurların geniş bir şekilde tahlile tâbi tutulduğu görülmektedir. Kararda, o günlerde komünizm faaliyetlerinin artmaya başlaması, Sabahattin Ali'nin Nihal Atsız aleyhine dava açması gibi sebeplerle heyecanlanan gençliğin komünistlere karşı duyulan kin ve nefreti izhar etmek istediği anlatılıyor "Bu nümayiş, millî bir ideolojinin millî olmayan bir ideolojiye karşı ifadesinden ibarettir" deniliyordu. Ancak bu kararı veren Ali Fuat Erden, Tümgeneral Kemal Alkan ve Tümgeneral İsmail Berkok hemen tayin edilmişlerdir.
1944 yılı olayları ile ilgili olarak neticede şunlar söylenebilir; Türkiye'de, Kemalist milliyetçilik anlayışından farklı bir milliyetçilik anlayışının yeniden baş göstermeye başlaması 30'lu yıllara tesadüf eder. Bu yeni milliyetçilik anlayışı Türk ırkının tarihî sembollerine ve kan birliğine önem vermektedir. Bu tarz bir anlayış, faaliyetlerinin ve yayınlarının kısıtlı olmasına karşın daha açık ve şiddetli olarak 1939'da gündeme getirilmiştir. ******'ün vefatından sonra kuvvetlenen ve yön değiştiren "tek parti", "tek şef", "tek millet" gibi kavramlar yeni bir anlayışa izin verecek türde değildi.
Dönemin başbakanı Şükrü Saraçoğlu'nun konuşmasıyla başlayan olaylar zinciri, Nihal Atsız'ın mektuplarıyla devam etmiş, 3 Mayıs 1944 tarihli milliyetçilerin gösterisi ile sona ermiştir. İsmet İnönü'nün 19 Mayıs Nutku ile yeni çehreye bürünen ve çok farklı, maksatlı bir bakış açısıyla "Turancılık Davası"na dönüşen hadiseler Cumhuriyet dönemi Türk siyasî tarihinde önemli bir nirengi noktası olmuştur. İsmet İnönü için olayların ilk ve önemli ismi durumunda olan Atsız, davanın Türkçülüğü yıkmayıp güçlendirdiğini, ancak İsmet İnönü'nün yıkıldığını söylemektedir . 3 Mayıs N. Atsız'a göre "Türkçülüğün gafletten ayrılışı can düşmanlarını tanıdığı dost sandığı hainleri ayırdığı" gündür.
Nejdet Sarcar'a göre "en hain düşman komünizme dikilme" günüdür.Bütün bu tepkiler ve yorumlar içinde ele aldığımız 1944 Türkçülük Davası aslında devlet politikası içinde incelenmelidir. Devletler, politikaları gereği zaman zaman milliyetçi akımları el altında tutmuş, desteklemiş ve hatta kullanmıştır. 1944 yılında bu tür bir davanın başlaması Rusya'nın baskıları ile yakından alâkalıdır. Rusya karşısında tutunabilmek için aradığı desteği bulamayan Türk hükûmeti, Alman karşıtı olduğunu göstermek için fırsat kollamıştır. Aranan bu fırsat Nihal Atsız'ın mektupları ile yakalanmıştır.
19 Mayıs Nutku ile olayların büyümesine sebep olan İsmet İnönü'nün asıl amacı bütün dünyanın dikkatini Türkçülerin ve Turancıların nasıl ezildiklerine çekmek ve dış politikadaki çelişkili uygulamalarından dolayı ortaya çıkan hatalarını örtbas etme gayretinden ibarettir. İnönü'nün 1944 olayı karşısındaki tavrı ve sertliği ile Rusya'ya şirin görünebilme çabası içerisindeyken Rus yetkililerinin Türkçülerin ve Turancıların yargılanmalarını maskaraca bir oyun olarak görmeleri dönemin siyasî iktidarı adına büyük bir gaftır.
Bu olay milliyetçilerin mağdur olmasıyla sonuçlanmış ancak bu mağduriyet milliyetçilere darbe olmamış, bilâkis güçlendirmiş ve Türk milliyetçilerine "Kurtuluş Günü" adıyla bilinen, manası, prensipleri ve amacı belirli bir ülkü hâline gelen kutlu bir gün kazandırmıştır.
3 Mayıs'ın ilk yıl dönümü 1945 senesinde o sıralarda Tophane'deki Askeri Cezaevinde tutuklu bulunan bir avuç Türkçü tarafından örtüsüz bir masa etrafında yapılan bir toplantı ile anılmış, daha sonraki yıllarda ise çeşitli törenlerle kutlanmıştır. 3 Mayıs'ın mağdurlarından Alparslan Türkeş'te bu tarihin "Türkçüler Günü" adıyla kutlanmasını bizzat sağlamış ve bu geleneği hayatı boyunca devam ettirmiştir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://osmanlitokadi.turcforumpro.com
 
Davanın Gelişimi
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Ülkücü Forum :: 3 Mayıs 1944-
Buraya geçin: